Söylenecek Daha Çok Sözümüz Var
Müşterek, sadece menfi siyasi olaylar üzerinden değil, edebi ve kültürel açılardan da ele almaya devam ediyor İslam coğrafyasını. Bu düşünceyle, oryantalist bakış açılarının ötesinde, “bakın, bu coğrafyada sadece kan ve göz yaşı yok, yüzlerce yılda yetişmiş nice büyük yazar ve sanatçılar da var” demeyi sürdürüyoruz.
Müşterek’in en önemli çıkış noktalarından biri işte bu konuydu. Suriye’den ilk göçlerle birlikte, kara propagandalar ve haberler de hemen yürürlüğe girmiş, hiç de hoş olmayan olaylar yaşanmıştı. Biz ise her sayıda, göçmenlerle ilgili bu tür söylemlerin asılsızlığı üzerine durduk, duruyoruz. Yaptığımız dosyalar da; müzik ve şehir yazıları da; edebiyat ve tarih incelemeleri de işte bunun için.
Göçmen kardeşlerimiz üzerinden yapılan tartışmalarda Müşterek olarak safımız ve gönlümüz çok net. Tartışmaların hangi eller tarafından hangi sebeplerle yürürlüğe sokulduğunu bildiğimiz için “müşterek” tarihimize, edebiyatımıza, sanatımıza birlikte yoğunlaşıyoruz kardeşlerimizle. Belki de en yapıcı cevap Kısakürekzade Mehmet Ali Bey ile Hasan el-Harrat’a; Ali Sezai Efendi ile Bedreddin el-Haseni’ye aynı sayfada yer vermemizdir. İşte, Müşterek’in konumu ve konusu budur. Söyleyeceğimiz sözler de hep bu minval üzere olacaktır.
Gelecek sayılarda buluşmak ümidiyle…