Muhteşem Mirasa Yeniden Sahip Çıkmak
Medeniyet; Arapça’da “şehir” anlamına gelen ve müdûn köküne dayanan medîne isminden Osmanlı Türkçesi’nde türetilen medeniyyet kelimesi ağır bir mananın tek bir kelimeye sıkıştırılmış hali sanki. Şehirli veya medenî hayatın yaşandığı yere medine denirmiş. Medeniyet teriminin düşünce tarihi boyunca kazandığı anlamların ortak noktası; şehir hayatının sosyal, siyasal, entelektüel, kurumsal, teknik ve ekonomik alanlarda mümkün kıldığı birikim, düzey ve fırsatları ifade ediyor olmasıdır.
Müslümanlar, ‘medenileşmeyi’ ve ‘medeniyet’ hazinesini fethedip tezyin ve imar ettiği her toprağa taşımayı başarmışlardı. Söz gelimi Endülüs. Müslüman İspanya’sı anlamında geçen Endülüs (Endelüs), fethedildiği günden bu yana ilim, bilim, mimari, sanat, kültür, ticaret bağlamında daima ileri taşınmış ve hakiki manada medenileştirilmiştir. İbn-i Rüşd, İbn-i Tufeyl, Muhyiddin İbnü’l-Arabî, Kurtubî gibi büyük ilim ve bilim insanları bu muhteşem topraklarda yetişmiştir. Endülüs’te süren 700 yılı aşkın Müslüman hükümranlığı peşi sıra benzersiz bir dünya tasavvuru getirmeyi başarmıştır. Günümüzde var olan bilimsel gelişmelerin hemen hemen tamamının temelleri tam da yukarıda ismi geçen bilim insanları tarafından atılmıştır.
Uçan bir makine keşfeden Abbas İbn Firnas’tan ilk ecza kitabını yazan İbnü’l Baytar’a, ilk cerrahi aletleri icat eden Zehravî’den göz hastalıkları hakkında çok önemli bilgiler kaydeden El-Gafiki’ye kadar pek çok Müslüman bilim insanı Endülüs’te yaşamıştır. Bu bağlamda Endülüs şu an bizden kilometrelerce uzakta, İspanya topraklarına ait bir belde değil, köklerimizdeki şerefle sıla gurbeti yaşayan bir medine’dir.